Böcek Olma Yolları: Dönüşüm Üzerine


İlk olarak 1915 yılında basılan ve “Kafkaesk” yazım tarzının güzel bir örneği olan Dönüşüm, Gregor Samsa’nın dev bir böceğe dönüşmesi ve sonrasında yaşanan olayları anlatan bir Franz Kafka öyküsüdür. Modernist bir yazar olarak kabul edilen Franz Kafka 1883 yılında Prag şehrinde orta sınıf bir ailenin ilk çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. 40 yıllık ömrü boyunca yaşadıklarını eserlerinde kaleme almış olan Kafka acılarının çoğunu küçük yaşta yaşamış ve özellikle babası ile sıkıntıları herkes tarafından bilinmiştir. Hermann Kafka Çek proletaryasından gelip zenginleşen bir tüccardır. Büyük bir otorite sahibi olan bu adam ailesine karşı büyük bir baskı kurmuş ve tüm ailesinin pasif olmasına neden olmuştur. Öyle ki Kafka’nın annesi olan Julie bile içinde bulunduğu baskılardan dolayı çocuklarına sevgisini gösterememiştir. Sonuç olarak Kafka, cüssesinden bile korktuğu babasından da pasif annesinden de sevgi görmeden büyümüş, iki erkek ve üç kız kardeşini kaybederek birçok farklı acı yaşamıştır. Ayrıca Almanca konuşmasından dolayı Çekler tarafından, dininden dolayı da Almanlar tarafından nefret edildiğini hayatı boyunca hisseden Kafka, küçücük yaşta ötekileştirme, yabancılaşma ve yalnız kalma duygularını hissetmiştir. Franz Kafka bu duygularla birlikte edebiyat dünyasında daha önce hiç görülmemiş olan ve “Kafkaesk” olarak adlandırılan yeni bir yazım tarzı ortaya çıkarmıştır. Dönüşüm öyküsünde de kullandığı bu yazım tarzı genel olarak Kafkavari anlamına gelir. Kafka’dan ayrılamaz bir parça olan bu yazım tarzı, kendi hayatında da deneyimlediği gerçeklikten kopma ve her şeye yabancılaşma anlamına gelir.



Dönüşüm öyküsü yabancılaşmanın en üst seviyelerini yaşayan ana karakterimizin hayatına bir ışık tutar ve herkesin ezbere bildiği şu meşhur cümle ile başlar “Gregor Samsa bir sabah bunaltıcı düşlerden uyandığında, kendini yatağında dev bir böceğe dönüşmüş olarak buldu”. Sonra da zırh gibi sertleşmiş olan sırtının üzerinde yatarken çizgilerle ayrılmış karnını ve bedenine göre çok küçük olan ve sürekli hareket eden bacakçıklarını fark eder. Tam bu sırada pencereden dışarıya bakan Gregor, kasvetli havayı görür. Bu kasvet böceğe dönüşmesinin verdiği üzüntüden çok ailesine karşı hissettiği suçluluk duygusu olduğunu düşünüyorum çünkü kendini ailesinin geçimine adayan Gregor, zamanla köle haline gelip özgürlüğünü yitirmiş ve böylece kendini tanıyamaz hale gelmesinin sembolü olan böceğe dönüşmüştür. Devasa bir böceğe dönüşmüş halde bile işini düşünen Gregor, kumaş tüccarlığı için ne kadar erken kalkması ve ne kadar yorulması gerektiğinden yakınırken aynı zamanda bu işte çalışmak istemediğini de belirtir. Zaten 5 yıldır hiç hasta olmadan görev yaptığı bu meslekte olmasının tek sebebi annesi ve babasının patronuna olan borcunu ödemektir. Bir 5 yıl kadar daha çalışıp rahata ereceğini düşünen Gregor, bu böcek haliyle yataktan çıkıp işe gitmek için hareket etmeye çalışır. Ne kadar kendini hasta hissettiğini belirtip işe gitmek istemese de sigorta doktoruna göre hasta insan yoktur, sadece işe gelmek istemeyen insan vardır. Bu da bize Gregor’un içinde bulunduğu sistemin çalışanları bir insan gibi değil de sürekli kullanıma ve tüketilmeye hazır bir araç olarak gördüğünü gösterir. Aynı zamanda kullanılıp tüketilecek olan insanlar da bizi Kapitalizme yönlendirir. Zaten kapital düzenin en çok kullandığı araç bireyliğini kaybedip sıradan bir cansız varlıktan farkı kalmamış olan insandır. Bir diğer deyişle, kitabın daha ilk başında Kapital ve tüketim toplumunun insanın değerini düşürerek onu bir böcekle eşdeğer kıldığını okuyucu olarak anlayabiliriz.


Çıkması gereken saati geçiren Gregor, ailenin diğer fertleri tarafından dikkat çekerken kimse aslında olan olayı Müdür Bey eve gelip çalışanıyla yüz yüze konuşmayı isteyinceye kadar fark etmez. Müdür Bey’in geldiğini duyan Gregor’un ise tek düşündüğü kendisininki gibi bir durumun müdürünün başına gelip gelemeyeceğidir. Biraz düşündükten sonra bunun çok olası olduğunu kabul eder. Sonuçta Müdür Bey’in kendisi de sürekli işe gelip giden, insani duygularının bazılarını kaybetmiş başka bir varlığa dönüşmüş biridir.

Gregor’un bireyliğini kaybettiğini Müdür eve geldiğinde Gregor’un annesinin onun yanına gidip oğlunun iyi olmadığını yoksa asla işe gecikmeyeceğini söylemesinden de anlıyoruz. Sonuçta Gregor dışarı çıkıp sosyalleşsin diye uğraşan ama o reddedince kızan kendisidir. Yani Gregor Samsa babası iflas ettikten sonra ailesini geçindirip onlara kendi bulduğu evde bakma konusunda sorumlu hisseden ve bu sorumluluğu altında bir nevi “böcek” gibi ezilen bir karaktere daha önceden dönüşmüştür. Ayrıca, ne onunla bu kadar ilgili olduğunu iddia eden annesi, ne Gregor’un büyük sevgi ve desteğine sahip olan kardeşi Grete, ne belirli zamandır tek işi evde oturmak olan baba, Gregor’un bir gece önceki sıkıntısını hisseder. Zira Gregor kitapta “… ya da şöyle diyelim, daha dün akşamdan bir sıkıntı vardı içimde, küçük bir önsezi gibi. Evdekiler dikkat etselerdi, yüzümden anlayabilirlerdi.” der. Buradan Samsa ailesinin birbirine karşı herhangi bir değer göstermediğini, birbirlerinin yüzüne bile bakmadıklarını ve hissettikleri tek gerçek şeyin para olduğunu anlıyoruz. Bu kısımda karşımıza çıkan bir diğer önemli şey de müdürüne anlattığı şeylerden sonra Gregor’un aldığı cevabın “Duyduğumuz bir hayvan sesiydi” olmasıdır. Yeniden kendi benliğini ve özünü kaybederek her şeye yabancılaşan bir karakter olduğu hatırlatılır burada.

Gregor sadece işinden, dünyadan değil aynı zamanda kendisinden de yabancılaşmıştır. Bunun en güzel örneği Grete’nin yemesi için kapının önüne koyduğu eskiden çok sevdiği sütten hoşlanmamasıdır. Ayrıca, böceğe dönüştüğü andan sonra 5 yıldır yaşadığı odası onu korkutmaya başlar. Bu da bizi tekinsizlik hissine ulaştırır. Normalde bilinen ve tanıdık olan bir mekandaki bilinmeyen veya değiştirilen tek bir şeyden duyulan kaygı olan tekinsizlik, Dönüşüm eserinde Gregor Samsa’nın kendisiyle ilişkilendirilebilir çünkü değişen tek şey odur.

Oğullarının yeni haline bakmaya dayanamayan anne ve babanın aksine, Grete ağabeyinin tüm ihtiyaçları ile ilgilenmektedir. Bunun yanı sıra bir tezgahtar olarak çalışan Grete ebeveynleri tarafından daha önce işe yaramaz olarak bilinirken şimdi takdir edilmektedir. Sonuçta ev için çalışan ve tüm aile üyeleri çalışıyor olsa da gençliğiyle asıl para kazandıran kendisidir. Bu da tek sevgi ölçüsü para olan aile için çok önemlidir.

Gregor’un tüm bakımından sorumlu olan Grete, ağabeyinin duvara ve tavana tırmanıp sonra da kendini yere bırakarak yaptığı tek aktiviteyi fark edince annesiyle birlikte odayı boşaltmak ister. Bu sırada annesi bunu yaparlarsa onun iyileşmesinden tamamen umudu kestiklerini ona hissettirmiş olacaklarını düşünür. Buradan annesinin, oğlunun insan olarak geri gelmesini istediğini çıkarabiliriz. Böceğe dönüşmenin kendi değerini düşürmekle birlikte aynı zamanda bunun bilincinde olmaksızın Gregor’un, insanları kendinden uzaklaştırıp yabancılaştıran tüketim toplumuna karşı edindiği bir karşı koyuş ve özgürlük girişimi olduğunu düşünüyorum. Böyle olduğunu varsayarsak annesinin bu düşüncesi Gregor’u özgürlüğünden kopartıp kendi itaatkâr, insanlıktan uzak dünyalarına geri dönmesini ne kadar istediğini kanıtlar. Annesinin bu düşüncesine karşı çıkan Grete önemli olanın ona yer bırakılması olduğunu söyler ve birlikte odayı boşaltmaya başlarlar. Gregor bir nevi “her şey bir kenara, benim kürklü kadın resmim bir yana” dercesine korumak için onun üstüne tırmanır. Bu hareketi bize ana karakterimizin iki arzusunu gösterir; hiç evlenmemiş olan Gregor’un kadınlara olan ilgisini ve kürk sembolü ile zenginlik isteğini. Bu sırada annesi içeri gelip onu görünce baygınlık geçirir ve tam o esnada eve gelen baba olaylara sinirlenerek Gregor’a ardı ardına elma atmaya başlar. Bir tanesi vücudunun arkasına saplansa da kimse çıkarmaya yeltenmez ve orda iltihaplanmaya bırakılır. Elma imgesi tüm edebiyat dünyası için Adem ve Havva olayına bir göndermedir. Bu meyve ilk insanların cennet bahçesinde yedikleri bilgi ağacının yasak meyvesinin sembolüdür. Bu meyveyi yedikten sonra tüm bilgileri elde eden Adem ve Havva, Yaratıcılarının emirine uymadıkları için cennetten kovulmuşlardır. Burada da atılan elmalardan sonra Gregor dışında aile fertlerinin her birinde belirgin bir değişiklik görünür. Grete artık ağabeyine yemek vermez ve odasını temizlemez, zaten temizlik görevlisi olarak çalışmaya başlayıp kendini iyi hisseden baba iyice otoriteyi eline alır, annesiyse tam bir pasif role bürünür. Yani bu elma olayıyla birlikte her üçü de bir nevi bilgi ağacından meyve yemiş olurlar.


Büyük evlerinden kar etmek isteyen aile, evlerini üç kiracıyla paylaşır. Gregor akşam yemeği sırasında kiracıların çiğneme sesini duyduğunda yemek için insanların dişlere ihtiyacı olduğunu düşünür. Ona göre dişsiz olduktan sonra en güzel çene bile işe yaramazdır. Bu konuyu birçok farklı yere çekebiliriz. Mesela kendi tercihlerini yapamayan bir insanın ne kadar özgür olduğu bilinirse bilinsin bu işe yaramazdır. Ya da insanlar ne kadar büyük bir kafaya sahip olurlarsa olsunlar, eğer beyinlerini kullanmayı bilmiyorlarsa, bunun bir anlamı yoktur. Böylece yine bir tüketim toplumu ve kapital düzen eleştirisine gelmiş bulunuyoruz. Bizim yerimize her şeyi düşünen -nereye gideceğimizi, nerde eğleneceğimizi, ne okuyacağımız ve ne giyeceğimizi- bu sistemle bizim özgürlüğümüz de büyük ve güzel kafamız da değersiz ve işe yaramazdır.

Bir gün üç kiracı adamın isteği üzerine onlara keman çalan Grete’yi duyan Gregor, açık kapıyı fırsat bilip onu hep dinleyeceğini ve konservatuara gitmesi içinden elinden ne geliyorsa yapacağını söylemek için onun dibine kadar gelir. Bu sırada kocaman böceği gören kiracılar evden para ödemeden çıkar. Aile bu durum karşısında altüst olduğu zamanda Grete karşılarına geçip bu “hilkat garibesinden” kurtulmaları gerektiğini ileri sürer. O gerçekten ağabeyi olsaydı insanların bu haliyle yaşamasına izin vermez çoktan çekip gideceğini söyleyip onun için “her şeyi” (yemek vermeyi bırakıp odasını eşyalarla doldurup arkasına saplanan elmayı bile almaktan kaçınarak iltihaplanmasına neden olmaları dışında tabii) yaptıklarını ve artık ondan kurtulmaları gerektiğini anlatır. İstenmediğinin farkına varan Gregor iltihaplı kısmın neden olduğu acıyla yavaş yavaş odasına dönmeye başlarken tüm dikkatler üzerine toplanmış ve odasına girdiği an onu çok seven ve Gregor’un uğruna birçok şey yapabileceği kız kardeşi onu odasına ölümünü beklercesine kitler.

Yalnız kaldığı odada pencerenin dışındaki dünyanın aydınlanmaya başladığını görür Gregor ve zayıf soluğu son kez burnundan çıkar. Pencerenin dışının aydınlık olduğunun belirtilmesi, odanın içinin hala karanlık olduğunu gösterir. Yani Gregor’un ölümü bu ev için bir kötülük olsa da kendisine bir güzellik ve aydınlık getirmiştir, bu da aydınlığı gördükten sonra ölmesiyle anlaşılır. Sonuçta eski haline dönüp özgürlüğü elinden alınması için birçok şey yapılmış olmasına rağmen tüm topluma ve kendine yabancılaşmış olsa da özgür olarak hayata gözlerine yumar. Bu da Gregor için hayatı boyunca başardığı en güzel şeydir. Böcek olarak da olsa kendisi olarak son nefesini verir. Ölümün ardından Grete ağabeyinin ne kadar zayıf olduğunu fark eder ve o an yiyeceklerin verildiği gibi kalması olayı aklına gelir. Kendince o çok sevdiği Gregor’un ölümünden sonra bunu fark etmesi büyük bir ironidir.

Gregor’un neden olduğu tüm kargaşa son bulunca, Bay Samsa tüm kiracıları evden kovmuş, daha küçük bir eve taşınmaya karar vermiştir. Bunun üzerine uzun zamandır gezmediklerini fark eden aile, bahar havası eşliğinde kendilerine vakit ayırır. Buradaki bahar yenilenme ve umudun sembolü olmuştur. Bu gezi sırasında hem Bay hem de Bayan Samsa kızlarının tüm zorluklara rağmen nasıl güzel birine dönüştüğüne dikkat ederler. Bu genç ve güzel beden onları yeni düşlere çekmiştir çünkü onlar Gregor’un böceğe dönüşmesiyle çoktan kaybettikleri maddi faydaları artık kızları tarafından tekrar görebilecektir. Böylece Samsa ailesi hayatlarına yön verip geçimlerini sağlayacak yeni bir “araç” bulmuşlardır.

Bu şekilde biten Dönüşüm öyküsü arkasında bir sürü düşünce ve soru işaretleri bırakır. Bu sondan sonra belki de böcek haliyle insanların dünyasında yaşamaya çalışan kişi olarak bildiğimiz Gregor, tüm o insan maskesi takmış varlıklar arasında hayatını sürdürmeye çalışan gerçek bir insandır. Belki de Gregor’u kendinden bile yabancılaştırıp görüntüsünü tanınmaz hale getiren şey tüketim üzerine kurulu ve insanı üretim yapacak olan bir araç olarak gören sistemdir. Ya da Gregor tüm bu insanlığını kaybetmiş dünyadan sıyrılıp gerçek benliğinde yaşamak için onların sevmeyeceğini bildiği bir varlık olan böceğe kendi dönüşmüştür. Peki neden birçok hayvan türü varken genelde hamamböceği olarak resmedilen bir tür kabuklu böceği tercih etmiştir Kafka? Bunun en basit cevabı babasının yanında çok küçük kalan Kafka’nın kendini bir böcek gibi hissetmesi olabileceğini düşünüyorum.


Uzun lafı kısası böcek olmanın yolu insanın her şeyi kontrol eden kapital sistem ve bunun araçları olan tüm insanlığa karşı kendimiz olabilmektir. Yabancılaşmanın ve yalnızlığın edebiyattaki en büyük temsilcisi olan yazarımız Franz Kafka’nın Dönüşüm eseri hakkında yorumlarım bu kadar. Okuyun, okutun, edebiyatsız kalmayın. Kafka’nın da dediği gibi “Ben edebiyattan ibaretim, başka hiçbir şey değilim, olamam” Siz de edebiyattan ibaret kalın.

Esma Nur Koçak


Yorumlar