Bir Nazizm Parodisi: Jojo Rabbit (2019) İncelemesi



2019 yapımı Jojo Rabbit, II. Dünya Savaşı sırasında 10-18 yaş aralığındaki gençler için oluşturulan Hitler’in gençlik kampına üye olmuş 10 yaşındaki Jojo Betzler ve onun hayali arkadaşı olan Adolf Hitler ile Nazi Almanya’sının tüm gerçeklerini komediyle ele alan, Taika Waititi tarafından yazılmış ve yönetilmiş olan bir filmdir. Baştan sona göndermelerle güldüren, güldürdükçe düşündüren bu muhteşem filmin daha ilk sahnesinde bunu bize ispatlamak istediğini söyleyebilirim. Zira ana karakterimiz zorlu bir döneme gireceğini ve sonunda da bir adam olarak çıkacağını söyleyerek “Tüm güç ve kuvvetimi ülkemizin kurtarıcısı Adolf Hitler’e adayacağıma yemin ederim. Canımı onun için feda etmeye hazırım” eklemesini yapar. Öncelikle Nazi Almanya'sında parti, hedef kitle olarak gençleri seçmiş olduğundan İngilizlerin İzci gruplarını taklit ederek üç değişik gençlik birliği kurmuştur. 14-18 yaş aralığındaki genç erkekler için Hitler Gençliği (Hitlerjugend), aynı yaş grubundaki genç kızlar için Alman Kız Birliği (Bund Deutscher Model) ve son olarak 10-14 yaş aralığındakiler için Alman Gençliği (Deutsches Jungvolk) olmak üzere bazı birlikler kurulmuştur. Görünüşte bu birlikler, çocukları atletizm, futbol, disk atma ve dövüş sporları gibi konularda eğiterek spor konusunda iyi bir şeyler başarmış olsa da aslında küçük yaşta maruz kaldıkları Nazi düşüncelerinden dolayı bu çocuklar, minik uzman askerlere dönüşmüşlerdir. Buralarda, muharebe, bomba atma, hava saldırılarına karşı savunma gibi konularda uzmanlaşmışlardır. Dolayısıyla, Alman Gençliğine katılacak olan Jojo bu yeminiyle bizi Hitlerin Çocuk Askerleri belgeselindeki Herman Graml’ın “Bizden, Führer, halk ve vatan adına yemin etmemiz ve gerekirse canımızı feda etmemiz istendi ve biz bunu normal bulmuştuk” söylemine götürür. Yani çok basit gibi görünen bu yeminle, Nazilerin yaptığı o propagandalar sonucu çocukların nasıl masumluğunu kaybederek birer askere dönüştüğü gösterilmiştir. Buradan yola çıkarsak Jojo’yu bir çocuk olarak değil de bir asker olmak görmek de mümkündür.


İlerleyen sahnelerde Jojo ile bizim de hayali arkadaşımız haline gelen Adolf Hitler, minik askerimize bağcıklarını bağlayamayan biri olduğunu söyler. Ayakkabı bağcıklarının işlevini düşünürsek belki de bu şekilde daha başlarda bize Jojo’nun gerçekleri birbirine bağlayamadığından dolayı gerçekliği anlamadığı gösterilmiş olabilir. Sonuçta annesi tekrar tekrar ona anlatmış olsa da Jojo kendi kırılma noktasına kadar bunu başaramaz.

Bir diğer önemli nokta da Adolf’un Jojo’ya bana heil çek adamım dediği sahne olduğunu düşünüyorum. Bu kısımda Jojo üst üste birkaç kez söylese de bunların olmadığını söyleyen hayali arkadaşı, çok düşünmeden söylemesi gerektiğini belirtir. Yani, Hitler selamı belki de önemsenmeyecek kadar saçma ve gereksiz bir şeydi ve bunu herkes bilse de yapmaya devam etmişlerdi.

Kamp sahnesinde izleyici, üç karakterle tanıştırılır; savaşta bir gözünü kaybettiği için artık savaşamayacak olan ve bu yüzden genç Almanları yetiştirmesi istenilen Yüzbaşı Klenzendorf, onun yardımcı Subay Finkel ve Bayan Rahm. Yüzbaşı hakkında filmin daha başlarında bir şey söylemek güç olurken, Bayan Rahm hemen göze çarpar. Bunun nedeniyse Nazi Almanya’sının /raık/ (rayh) olarak okunan Üçüncü Reich olarak adlandırılmasıdır. Bayan Rahm’ın Nazi sevgisi, yapılması gereken şeyler için olan özverisi ve isminin benzerliği düşünülürse, belki de bu karakter tüm insanlara körleşmiş inançları işleyen Nazi Almanya’sının bir özetidir.

İkinci en yakın arkadaşı olan Yorki ile (ilk en iyi arkadaşı Adolf Hitler için ayrılmıştı) aynı çadırda kalan Jojo, arkadaşı Yahudileri nasıl tanıyacaklarını sorduğunda kafasında boynuz var mı diye bakacağını söyler. Bunun üzerine aryan ırkından pek de farkı olmayan bu alt sınıf insanların nasıl ayrıştırılacağı konusu karara bağlanmış olur. Burada yine National Geographic kanalında yayınlanan Hitlerin Çocuk Askerleri belgeselinde Yahudiler olmasa da Rusların hep boynuzlu olarak resmedildiği söylenmiştir. Sembolik olarak okullarda ve genç birliklerinde bu insanların böyle resmedilmesi, onların şeytandan bir farkları olmadığını anlatır. Böylece bu kişilerin öldürülmeleri çok daha kolay bir hale getirilir. Bir diğer deyişle, tekrardan Nazilerin kendi fikirlerini çocuklara nasıl empoze edip onların beynini yıkayarak kendilerini ister istemez destekleyecek yeni nesil bir ordu kurduğunu çok rahat bir şekilde görüyoruz.


Jojo’nun tavşan lakabını alması da yine bu kampta olur. Hitler Gençliğine üye olup onlardan biraz daha büyük olan genç erkekler, Jojo’nun merhametini ve çekingenliğini görünce Hitler için öldürebilir misin deyip eline boynunu kırması için bir tavşan verir. Jojo yapamayıp kaçması için tavşanı bıraktığındaysa bu “idealist ve kahraman” genç, tavşanı yakalayıp boynunu kırar ve herkes Jojo’ya tavşan demeye başlar. Korkaklıktan dolayı takılan bu isim, aslında yeni hayatı temsil eder ve hayali cesaretini göstermesini isteyince heyecanla bomba eğitimi alan grubun içine dalıp Yüzbaşının elindeki bombayı alan Jojo, koşarak fırlatsa da bomba ağaca çarpıp önünü düşer ve yaralanır. Burada da bu birliklerin aslında ne kadar ciddi, tehlikeli ve aynı zamanda çoğu çocuğu göre olmadığını çıkarabiliriz. Zaten gerçek hayatta da bu birliklerde bir şeyler başaramayanlarla ne kadar çok dalga geçildiği birçok kaynakta belirtilmiştir.

Kazadan sonra birlik için afişler yapıştıran Jojo, bir gün evinde Elsa adında Yahudi bir kızın gizlice yaşadığını keşfeder. Bunun üzerine ne yapacağını bilemez haldeyken, Hitler yardımına koşar ve onu öldürmeye çalışan Stauffenberg olayını kısaca anlatarak eğer düşmanının güvende hissetmesini sağlarsa onu yenebileceğini söyler. Hitler’in güvenini kazanmış olan Claus von Stauffenberg 20 Temmuz 1944 tarihinde, içinde zaman ayarlı bir bomba olan çantasıyla toplantıya katılmış, çantasını Hitler’in ayağından iki metre uzağa yerleştirip telefonla aranma bahanesiyle toplantı salonundan çıkmıştı. Planında çıktığı an uçakla Berlin’e gidip halka yönetimin artık Wehrmacht olarak bilinen silahlı kuvvetlerde olduğunu duyurmak vardı. Ancak, Albay Brandt’ın ayağı bu çantaya takılınca çantayı alıp ağır masa ayağının öteki tarafına koyarak hem kendi hayatını hastanede kaybetmesine hem de Hitler’in hayatını kurtarmasına neden olmuştu. Birkaç hafif sıyrık ve geçici sağırlıkla bu girişimi atlatan Hitler, bir gün sonra Stauffenberg ve yandaşlarını tutuklatıp 21 Temmuz’da idam ettirdi. Bu olayda asıl sinsice düşmanın yanına ilişen Stauffenberg olsa da Hitler, bu filmde kendisinin yaptığını iddia eder. Bu da bize akıl sağlığı pek de yerinde olmayan bir insan resmi çizerken bu tuhaf insanın nasıl devletin başına getirildiği konusunda soru işaretleri oluşturur.


Ölen ablasının arkadaşı olan bu Yahudi’nin varlığından rahatsız olan Jojo, eğer şikayet ederse annesinin de öldürüleceğini, annesine bu Yahudi’den bahsederse de Elsa’nın, onun Nazi kafasını keseceğini öğrendiğinden, tek çözümü evde kalmasına izin vermekte bulur. Tek koşuluysa kendisine Yahudi ırkıyla ilgili her şeyi anlatmasıdır. Böylece bu ırkın tüm özelliklerini kitap haline getirebilecektir. Elsa kendi milletini anlatmak için ilk olarak “Sizin gibiyiz ama insanız” der. Nazi milletinin insanlıktan ne kadar uzak olduğu hepimiz tarafından bilinmekle birlikte birçok tarihi belgede ve Piyanist, Gri Bölge, Çizgili Pijamalı Çocuk, Benim Adım David, Hayat Güzeldir, Schindler’in Listesi ve daha bunun gibi birçok filmde işlenmiş insanlık dışı müdahalelere ve deney adı altında yapılan işkencelere rahatlıkla şahit olabilir, bir sabun aldığı gerekçesiyle öldürülen babalara, işe yaramaz olduğu düşünüldüğü için banyo yapacakları söylenerek gaz odalarına alınan insanlara, çocuk, yaşlı demeden sağlıklı herkesi ölümüne çalıştıran sisteme kadar her şey gözümüzün önündedir. Ayrıca, bu Yahudi ırkı anlatımının devamında, Jojo nerede yaşadıklarını sorduğunda Elsa, Jojo’nun kafasını çizer ve “Yaşadığım yer burası.” der. Bu sahneden, o tüm Yahudi betimlemelerin ve düşüncelerinin sadece Nazilerin beyninde oluşan gerçek dışı şeyler olduğunu anlatmak istediğini söyleyebilirim.

Annesiyle geziye çıkan Jojo, annesinden dans etmek gibi savaşmaktan daha güzel şeylerin olduğunu duyar ama sonra yine bağlayamaz ayakkabısını. Bu da daha olayları birbirine bağlayamadığı anlamına gelir. Bunun üzerine bisikletle yola koyulur bu ikili. Güzel ve çiçeklerle dolu yolda bisikletle süzülmeleri zaten özgür olan annesi için değil ama Jojo için çok önemlidir çünkü bu şekilde tüm o fikirlerle kirlenmiş benliği özgürlüğü bulmuş ve gerçeklere ulaşıp o bağcıkları bağlamak adına küçük bir adımda bulunmasını sağlamıştır. Eve geldikten sonra Elsa ona Yahudilerden bahsetmesini isteyip istemediğini sorduğumda “umurumda değil” diye cevaplasa da anlatmaya başlayınca hemen yazmaya koyulur. Yani gerçekler için yola çıkmış olsa da daha tam bir bilinci yoktur. Bu sırada odasına gittiğinde Führerinin üstü örtülü şekilde yatakta yattığını görürüz. Böylece, minik askerimiz kendi vahşi Nazi fikirlerinden ayrıldıkça hayali arkadaşı olan Adolf Hitler’in de güçten düştüğünü görüyoruz.


Evi teftiş etmek için Falkenheim Gestaposundan gelen adamlar ve sonrasında gelen Yüzbaşı Klenzendorf, Jojo ile uzun uzun Hitler selamı alıp verirler. A’dan z’ye tüm Alman ırkının selamı haline gelen Heil Hitler, küçücük yaşta çocukların beynini yıkama ve Hitler’in bir insandan daha fazlası olduğuna inandırmanın bir şekli olabilir. Hitlerin çocuk askerlerinden biri olan Alfans Rujner bu durumu şöyle anlatır: “7-8 yaşından itibaren kollarımız havada Hitler selamını yapmaya başladık. Öğretmen sınıfa girdiğinde “Heil Hitler” derdik … Merhaba ya da teşekkürler demek gibi bir alışkanlık haline gelmişti.” Eve teftiş için gelindiğini anlayan Elsa, Jojo’nun ablası olan Igne’nin kıyafetlerini giyip oymuş gibi davranır. Doğum tarihi sorulunca yanlış söylese de bunun üstünü örten Yüzbaşı Klezendorf sayesinde kurtulurlar. Bunun üzerine hayali Hitler ortaya çıkıp delirmişcesine “en yakın arkadaşına” bağırmaya başlar. Bu olayla birlikte izleyiciye, işler sarpa sarınca iyice obsesif hale gelen Adolf Hitler gösterilmiş olabilir.

Üzerinde forma olmaksızın sokakta gezen Jojo, duvardaki yırtılmış ve yerinden çıkmış Nazilere ait olan afişleri ne kadar düzeltmeye çalışsa da bu bir işe yaramaz. Belki çoktan tren kaçmış, bu afişler gibi ana karakterimizin sevgisi de askerliği de deforme olmuştur. Tam bu sırada ortaya çıkan mavi bir kelebek onu annesinin asılmış bedenine götürür. Annesinin ayaklarına sarılıp ağlayan Jojo, dünyada onu belki de tam anlamıyla seven tek kişinin bağcıklarının çözülmüş olduğunu fark edip onun bağcıklarını bağlar. Annesinin ölümü onun için sadece çok üzücü olmamış aynı zamanda hayatında bir dönüm noktası haline gelmiştir. Bu da gerçekleri anlayamayan bir çocuk askerin birden olayları birbirine bağlayıp bağcığı bağlamasıyla kanıtlanır. Bu olaydan sonra hafif bir kar yağışı başlar. Her şeyin üstünü örtüp bembeyaz hale getiren karın, tüm kötülüğün, cinayetlerin ve belki de Jojo’nun içinde bulunan körlüğün üstünü kapatmak istercesine yağdığı gözden kaçırılmamalı bence.

Artık yalnız başına kalmış Jojo, Elsa’nın anlattıklarıyla gerçekleri görür. Babasının Almanya için değil de özgürlük hareketi için savaşmaya gittiğini, savaş biter bitmez de gelmesi beklendiğini ve annesinin de bu işin içinde olup oğlu tehlikeye girmesin diye bir şey anlatmadığını öğrenir. Bu olaydan sonra yemek için sokakları dolaşan Jojo, patates püresi yerken hayali dostunun, hayallerin, güzel düşlerin ve masumluğun simgesi olan tek boynuzlu at kafası yediğini görürüz. Bununla birlikte, Hitler’in çocuklar başta olmak üzere tüm insanlığın güzel hayallerini ve masumluğunu yiyip tüketerek hayatta kaldığını söyleyebilirim. Sonuçta hepimiz propaganda için neler yapıldığını ve nasıl beyinlerin yıkandığını biliyoruz.

Jojo, bu yeni düzendeki hayatını yaşarken bir telaş olduğunu görür. O an gördüğü artık bir asker olan ikinci en yakın arkadaşı Yorki, Rusların, Çinlilerin, Amerikalıların, İngilizlerin ve hatta Hintlilerin geldiğini söyler. Cephane taşımak için yardım ettikten sonra Jojo’ya, Hitler’in de kafasına sıkıp gittiğini ve onları yalnız bıraktığını söyler. O dönemdeki her Nazi yanlısı ve Hitler aşığı insan gibi Jojo da buna inanamaz. Bu sırada Yorki Hitler’in birçok kötü şey yaptığını ve doğru tarafı seçip seçmediklerine emin olamadığını söyler. Ardından Bayan Rahm bir Alman çocuğunun arkasına gizlice bomba yerleştirerek bir Amerikalıya sarılması için onu gönderir. Sonra Yorki’ye terfi aldığını söyleyip verdiği silahla kendilerine benzemeyen herkesi vurmasını söyler. Aslında bakarsak Nazi Almanya’sının gerçeğinin tam olarak bu olduğunu söyleyebiliriz. Zaten 1944 sonlarından itibaren Hitler Gençliği birlikleri milisler olarak kullanılmaya başlanmış, savaşın son yıllarında ise müttefik askerler için muharebelerde 10-18 yaş aralığındaki çocuklarla savaşmak normal hale gelmişti.


Savaşın vahşetinden kaçan Nazi aşığı Jojo bir bodruma saklanır. Savaşı kazanan Amerikalıların bayrakları eşliğinde yolda yürürken Bayan Rahm tarafından ona giydirilen SS üniformasının paltosundan dolayı savaş esirlerinin olduğu yere kapatılır. Bunu çok rahatça yapar Amerikan askerleri çünkü onlar için çok olağandır. Burada karşılaştığı Yüzbaşı Klenzendorf ona iyi davranıp ablasına iyi bakmasını söyler ve onun ceketini çıkararak “Kaybol Yahudi” diye bağırır. Bunun üzerine askerler yanlışlık olduğunu düşünüp Jojo’yu serbest bırakırlar. Yüzbaşı ne kadar devletine sahip çıkan ve savaşa çıkmaktan korkmayan biri olsa da onun Nazi kimliğinin altında bir kahraman olduğunu yine rahat bir şekilde görebiliriz.

Bunların ardından Jojo, ilk başta Elsa gitmesin diye ona savaşı Almanya’nın kazandığını söylese de sonradan bir kaçış planı kurduğunu söyleyerek evden çıkmaya karar verir. “Jojo Betzler. 10.5 yaşında. Bugün elinden geleni yap” derken Hitler yaralı yüzüyle konuşmaya başlar. Jojo’nun eline gamalı haç sıkıştırsa da o bunu buruşturup atmayı tercih eder. Böylelikle Nazi olmaktan çıkar ve Hitler’e kelimenin tam anlamıyla tekme atarak onu camdan düşürür. Yani Jojo, birinci en yakın arkadaşı olan Hitler’i kendi benliğinde öldürerek kendini özgür bırakır. Elsa ile birlikte evden çıkacakken onun ayakkabısını bağlayarak kendisinin gerçekleri bildiği ve gördüğü gibi ailesinden kalan tek kişinin de bunu aynı şekilde deneyimlemesini istediğini söyleyebiliriz. Dışarı çıkar çıkmaz Jojo’nun yalan söylediğini fark eden Elsa, önce ona tokat atıp sonra da birlikte dans etmeye başlarlar. Daha önceki Delilerin Kralı: Joker (2019) İncelemesi yazımda da bahsettiğim gibi dans etme olayı tamamen kendini bulma ve bundan mutlu olma halidir. Yani iki karakterimiz de filmin sonunda içinde bulundukları durumda kendilerini ve mutluluklarını bulmuşlardır.

Sonuç olarak Jojo Rabbit’in gerçekleri mizah ile harmanlamasıyla, göndermeleriyle ve sembolik anlatımlarıyla muhteşem bir film olduğu düşüncesindeyim. Bu uzun yazıdan sonra filmi tekrar izlemeniz, izlemeyecekseniz de tüm olaylara tekrar düşünüp kendi yorumlarınızı eklemenizi tavsiye ederim. Son olarak okuyun, okutun, izleyin ve izletin. Kendinizi geliştirmekten de edebiyattan da film izlemekten de ayrı kalmayın.

Esma Nur Koçak


Yorumlar